7 Mayıs 2013 Salı


Bilgisayarımı pek de durmaya alışık olmadığı yere, yastığımın üstüne koydum. Bir şarkı açtım. Tek bir şarkı. Bittikçe tekrar çalmaya başlayacak şekilde, çalmaya başladım.Yatağa alışık olmadığım bir şekilde, hep uzandığım yönün tersine uzandım. Başımı pek de alışık olmadığım bir şekilde yatağın kenarından aşağı sarkıttım. Kollarımı daha önce pek yapmadığım şekilde duvara uzattım.  Bacaklarım daha önce pek taşmadıkları bir yerinden taştı yatağımın. Üstümde zaten yatağa girmeye pek alışık olmadığım bir t-shirt ve şort vardı. Şarkı, aslında çok da alışık olmadığı bir şekilde sadece kendini tekrarlamaya devam ediyordu. Şarkı çaldıkça, alışık olmadığım bir çok duygu teker teker bedenime yayılıyordu. Ardından çok da alışık olmadığım bazı düşüncelerle çarpışıp alışık olmadıkları bir tanışıklılığa garip bir rüzgarla yelken açıyorlardı.

İlk ben, yattığım yerden kalkıp odamdaki koltuğa oturdu. Duvara dayalı duran gitarı kucağına aldı. Şarkıya eşlik etmeye çalıştı. Muhtemelen başaramadı, Bilgisayara uzanıp internetten şarkıyı nasıl çalacağına baktı. Artık uykusuzluktan gözleri acıyana kadar şarkıya eşlik etti.

İkinci ben, yattığım yerden kalkıp odamın kapısına doğru yürüdü. Kapıyı açtı, koridora çıktı, ve muhtemelen koridorun tam karşısındaki koltuğunda oturan babaanneme "sen yok musun sen" dedi, hemen solundaki merdivenden aşağı indi. Merdivenin karşısındaki odanın kapısını açıp "nasıl gidiyo dersler Dinco?" dedi, daha çok rahatsız etmemek için kapıyı kapatıp odadan ayrılmak üzereyken Dinco "Aabi dur mola verdim" dedi. Kapıdan girip Dinco'nun odasındaki yatağa uzandı. Yaklaşık yarım saat kadar çok güzel bir sohbet edip, Dinco'nun sırtına hafifçe şaplak atıp yukarı aynı yoldan dönüp odama girdi. Bilgisayarımı alışık olduğu masamın üstüne koydu, ruhu biraz da olsa hafiflemiş şekilde kıvrılıp uyumaya çalıştı.

Üçüncü ben, yattığım yerden kalkıp odamın kapısına doğru yürüdü. Kapıyı açtı, koridora çıktı, ve muhtemelen koridorun tam karşısındaki koltuğunda oturan babanneme "sen yok musun sen" dedi, hemen solundaki merdivenden aşağı indi. Merdivenin karşısındaki odanın kapısını açıp "nasıl gidiyor dersler Dinco?" dedi, daha çok rahatsız etmemek için kapıyı kapatıp odadan ayrıldı. Yukarıdaki koridorun aynısının geri kalanını yürüdü ve salonda oturan anneanneme "annem daha gelmedi mi?" diye sordu. Anneannem "geldi, içeride odasında" dedi. Arkasını döndü koridorun sonuna kadar gitti, sola dönüp annemin odasının kapısını açtı, muhtemelen yatağında garip bir şekilde uzanıp dinlenen annemin yanına yatıp uzun zamandır yapmadıkları gibi epey bir dertleştiler. Ardından annemin yanaklarından ve burnunun ucundan öptü, yukarı aynı yoldan dönüp odama girdi. Bilgisayarımı alışık olduğu masanın üstüne koydu, ruhu biraz da olsa hafiflemiş şekilde kıvrılıp uyumaya çalıştı.

Dördüncü ben, yattığım yerden kalkıp odamın kapısına doğru yürüdü. Kapıyı açtı, koridora çıktı, ve muhtemelen koridorun tam karşısındaki koltuğunda oturan babaanneme "sen yok musun sen" dedi, hemen solundaki merdivenden aşağı indi. Merdivenin karşısındaki odanın kapısını açıp "nasıl gidiyo dersler Dinco?" dedi, daha çok rahatsız etmemek için kapıyı kapatıp odadan ayrıldı. Yukarıdaki koridorun aynısının geri kalanını yürüdü ve salonda oturan babama şaşkınlıkla baktı "erkencisin bugün, hoşgeldin" dedi. Babam "yoruldum artık erken geldim" dedi. Oturup kendilerine güzel bir film beğenip akşam onu izlediler. İzlemeden önce babam türkçe dublajlı izlemek istedi, bu yüzden tatlı bir şekilde tartıştılar. İkinci filmin sonlarına doğru babam horlamaya başladı, babamı uyandırıp yatağına yolladı, filmi bitirdi,  yukarı aynı yoldan dönüp odama girdi. Bilgisayarımı alışık olduğu masanın üstüne koydu, ruhu biraz da olsa hafiflemiş şekilde kıvrılıp uyumaya çalıştı.

Beşinci ben yattığım yerden elleriyle cep telefonuma ulaşmaya çalıştı. Ulaşabileceği bir mesafede olmadığını kabul edince yattığım yerden kalkıp odamın ışığını açtı, telefonumu buldu. En yakın dostlarımdan birini aradı, dışarı çıkıp bişeyler içmek istediğini söyledi, gelen "ne oldu oğlum?" sorusuna verecek bir cevabı olmadığı için "sadece canım istedi" dedi. Hafta içi beraber içecek, dertleşecek birilerini bulabildiği için şanslı olduğunu düşünerek giyindi, anneme telefon edip "bu akşam dışarıda olacağını ve geç geleceğini" söyledi. Annem sarhoş döneceğini anladı, içten içe üzüldü ama "tamam çok geç gelme" dedi. Evden çıktı, bir taksiye bindi, Amerikan büyükelçiliğinin önündeki ışıklarda indi. Atatürk bulvarından karşıya geçti. Dümdüz yürüdü. Tunusun üstündeki ışığın kendine yeşil yanmasını bekledi, Sekans'a kadar yürüdü. Bahçeye oturup ilk birasını söyledi. Dostu veya dostları geldi, gece ilerledikçe gittikçe daha çok duygusallaştı, daha çok mantıksızlaştı. Sonunda sarhoş oldu, hesabın kendine düşen kısmını ödedi, herkese iyi akşamlar diledi. Eve geldi, odasına zar zor çıktı, 2-3 denemede pantolonunu çıakrttı, yattı yatağa ve dönerek uyumaya çalıştı.

Altıncı ben yattığım yerden elleriyle cep telefonuma ulaşmaya çalıştı. Ulaşabileceği bir mesafede olmadığını kabul edince yattığım yerden kalkıp odamın ışığını açtı, telefonumu buldu. En yakın dostlarımdan birini aradı, dışarı çıkıp bişeyler içmek istediğini söyledi, gelen "ne oldu oğlum?" sorusuna verecek bir cevabı olmadığı için "sadece canım istedi" dedi. Hafta içi beraber içecek, dertleşecek birilerini bulabildiği için şanslı olduğunu düşünerek giyindi, anneme telefon edip "bu akşam dışarıda olacağını ve geç geleceğini" söyledi. Annem sarhoş döneceğini anladı, içten içe üzüldü ama "tamam çok geç gelme" dedi. Evden çıktı, bir taksiye bindi, trafik kazasında öldü.

Yedinci ben, yattığım yerden kalkıp odamın kapısına doğru yürüdü. Kapıyı açtı, koridora çıktı, ve muhtemelen koridorun tam karşısındaki koltuğunda oturan babaanneme "sen yok musun sen" dedi, hemen solundaki merdivenden aşağı indi. Merdivenin karşısındaki odanın kapısını açıp "nasıl gidiyo dersler Dinco?" dedi, daha çok rahatsız etmemek için kapıyı kapatıp odadan ayrıldı. Yukarıdaki koridorun aynısının geri kalanını yürüdü ve salonda oturan anneanneme "annem daha gelmedi mi?" diye sordu. Anneannem "yoldaymış gelir birazdan" dedi. Sonra hemen sağındaki mutfağa girdi. En son dostlarımla beraber play station oynadığımız geceden kalan biraları buzdolabından aldı, odama geri döndü, balkonumun kapısını açtı,  balkonda birasını yudumladı. Sonra en yakın dostlarımdan birini aradı, dışarı çıkıp bişeyler içmek istediğini söyledi, gelen "ne oldu oğlum?" sorusuna verecek bir cevabı olmadığı için "sadece canım istedi" dedi. Hafta içi beraber içecek, dertleşecek birilerini bulamadı. Bunun normal olduğunu düşünerek giyindi, anneme telefon edip "bu akşam dışarıda olacağını ve geç geleceğini" söyledi. Annem sarhoş döneceğini anladı, içten içe üzüldü ama "tamam çok geç gelme" dedi. Evden çıktı, bir taksiye bindi, Amerikan büyükelçiliğinin önündeki ışıklarda indi. Atatürk bulvarından karşıya geçti. Dümdüz yürüdü. Tunusun üstündeki ışığın kendine yeşil yanmasını bekledi, Sekans'a kadar yürüdü. Bahçeye oturup ikinci birasını söyledi. Kulağına kulaklığını taktı, kısık sesle şarkı söylemeye başladı. Sonunda sarhoş oldu, hesabı ödedi, herkese iyi akşamlar diledi. Eve geldi, odasına zar zor çıktı, 2-3 denemede pantolonunu çıkarttı, yattı yatağa ve dönerek uyumaya çalıştı.

Sekizinci ben, yattığım yerden kalkıp balkon kapısını açtı, balkona çıkıp aşağı atladı.

Dokuzuncu ben, aşık olduğum kızla konuşacak cesareti kendinde bulup yattığım yerden elleriyle cep telefonuna ulaşmaya çalıştı. Ulaşabileceği bir mesafede olmadığını kabul edince yattığım yerden kalkıp odamın ışığını açtı, telefonumu buldu. Dostlarımı arayıp kızın telefon numarasını istedi, kızın telefonunu çevirdi, genç yaşına rağmen telefon çalarken heyecandan kalp krizi geçirdi. Aşık olduğum kızın tek duyduğu ise yere düşen telefon sesi ve evde kopan karmaşanın başıydı.

Onuncu ben, aşık olduğum kızla konuşacak cesareti kendinde bulup yattığım yerden elleriyle cep telefonuna ulaşmaya çalıştı. Ulaşabileceği bir mesafede olmadığını kabul edince yattığım yerden kalkıp odamın ışığını açtı, telefonumu buldu. Dostlarımı arayıp kızın telefon numarasını istedi, kızın telefonunu çevirdi, telefon çaldı, çaldı, çaldı ve çalmaya devam etti. Bir daha o numarayı çevirmedi, aşık olduğum kız ise sadece o akşam bir kere arayan o numarayı hiç merak etmedi, birkaç saat sonra unuttu.

Onbirinci ben, yattığım yerden kalkıp odamın kapısına doğru yürüdü. Kapıyı açtı, koridora çıktı, ve muhtemelen koridorun tam karşısındaki koltuğunda oturan babanneme "sen yok musun sen" dedi, sonra babanneme doğru yürümeye devam etti. Gitti babanneme sarıldı ve bütün gece beraber ağladılar. Ağlamaları bitince babannemin yanaklarından 3er kez öptü ve aynı yoldan dönüp odama girdi. Bilgisayarımı alışık olduğu masanın üstüne koydu, ruhu biraz da olsa hafiflemiş şekilde kıvrılıp uyumaya çalıştı.

Son ben, yattığım yerden kalkıp odamın kapısına doğru yürüdü. Kapıyı açtı, koridora çıktı, ve muhtemelen koridorun tam karşısındaki koltuğunda oturan babaanneme "sen yok musun sen" dedi, hemen solundaki merdivenden aşağı indi. Merdivenin karşısındaki odanın kapısını açıp "nasıl gidiyo dersler Dinco?" dedi, daha çok rahatsız etmemek için kapıyı kapatıp odadan ayrıldı. Yukarıdaki koridorun aynısının geri kalanını yürüdü ve salonda oturan anneanneme "annem daha gelmedi mi?" diye sordu. Anneannem "yoldaymış gelir birazdan" dedi. Sonra hemen solundaki sokak kapısını açtı, ayakkabılarını giymeye üşenip çorapla merdivenleri indi. Apartmanın kapısını açtı, dışarı çıktı. Muhtemelen dışarı çıktığı an çok üşüdü, ama umursamadı. Sokağa kadar yürüdü, bahçe kapısını açtı, kaldırıma adımını attı, ve hep unuttuğu gibi bahçe kapısını kapatmayı ilk adımda unuttu, ikinci adımda bu sefer üşenmek yerine umursamadı. Çorapları, yırtık yeşil t-shirtü ve mavi eski şortuyla yürüdü, nereye olduğunu düşünmedi, bilmek istemedi, dönmek istemedi, koşmak istemedi, durmak istemedi. Sadece yürüdü.

Ben tüm bunlar olurken sadece yattım, odamın tavanının pek de alışık olmadığım bir köşesine uzun uzun baktım. Artık o köşeye alıştığımda, gözümden çıkıp, baş aşağı durduğum için, pek de alışık olmadıkları biryere akan gözyaşlarımı silip, herşeyi alışık oldukları yerlere koydum. Alışık olduğum şekilde huzursuz, kırık hayallerle dolu uykumu beklemeye başladım. Alışık olduğum gibi, işkenceden bitap düşene kadar uyuyamadım. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder