15 Mayıs 2013 Çarşamba

Yorulamayacak kadar yorgunum


Dostlar tarafından açılan yaralar daha derin olur. Bunları sen göremezsin, çok derin ve çok keskindir, kanayamayacak kadar çok acır. Konuşup anlatamazsın, acısından nefesin kesilmiştir. Haykırmak istersin ama çevrendekileri korkutmak istemediğin için bastırırsın sesini. Dikkat çekmemek için kaçarsın, yokluğunu bilmemelerini umarsın ama sonunda yokluğunun dostlarında yaratacağı üzüntüyle kendini boğarsın. Gölgeye kaçıp dinleniyor gibi yaparken aslında yaralarını sarmaya çalışıyorsundur, ama anlatamazsın, kimse görmez onları. Bakışların değişmiştir uykusuzluğundan, kaybetmişsindir mimiklerini. Yaşadığının da farkında değilsindir çoğu zaman, kimseyle paylaşamadığın birşeylerle debelenmekten önünü görmezsin. Arkandan bağırırlar, sesleri bile yabancı gelir kulağına. O kadar yanarki canın, ağlayamazsın bile, vücudun bir bütün olarak kalmaya çabalarken akıp gidecek bir tek damla gözyaşını bile telafi edecek gücü kalmamıştır.
Ve düşünürsün tekrar, her biten günü yeni başlayan güne bağlayan bir kaç kalp atışında, ne kadar yorgun olduğunu düşünürsün. Kendin için üzülmeye vakit bulamadan sana çizilmiş olan karikatür karesindeki neşeli rolüne dönmen beklenmektedir ve bunu yapabilmek için bir yara bandı daha yapıştırırsın zaten kanayamayan ama sızlayan derin yarana. Sabahın soğuğu odandaki yarım açık pencereden içeri sızmaya başlarken titreyerek kıvrılabilirsin ancak yatağına uykusuz kalma korkusundan çok üşümemek için. Yorgana sarılmış bir an önce alarmın çalıp senin kusursuzca oynadığın rolüne kavuşmanı sağlaması için sabırsızlanırken dünyanın en huzursuz uykusuna dalarsın.
Ve alarm çalar.
Sahneye adım atmadan önce birkaç dakikan kalmıştır. Elini yüzünü toparlaman, makyajını yapıp kostümünü giymen ve kusursuz gülümsemeni çirkin suratına oturtup tanıdığın herkesin görmek için can attığı oyununu oynamaya başlaman için. Kendi başına geçireceğin sadece bir kaç dakikacık daha kalmıştır. Ve işte o zaman yapabileceğin en acınası şeyi yaparsın. Kendine yalan söylersin. "Herşeye rağmen yaşamayı seviyorum!" Hadi be ordan. Dürüst olsana biraz. Kendini birşeyleri sevmeye o kadar şartlandırmışsındırki kendini sevmeyi unutmuşsundur en sonunda. Kendini; yaşamayı, o kızı, o erkeği, o şarkıyı, o filmi, o kuşu yada o kokuyu sevmeye zorlayarak kalkarsın ayağa. İki büklüm olursun. Yaran hala sızım sızım sızlıyordur. Daha önce kim bilir nerelerini kesmişsindir istemeden, yada isteyerek, kim bilir hangi kız yada adam seni yaralamıştır kalbinden, bu acıdan daha büyüğü olamaz dedirtmiştir. Şimdi hissettiğin acıyla karşılaştırılmayacak kadar cılız ve komik gelir o fiziksel yada duygusal acıların şimdi. Doğrulamayacağından korkarak nefesini tutar yetersiz uykunun sana vermeye yeltendiği enerjinin hemen hemen hepsiyle son bir çırpınış eşliğinde doğrulur ve sahneye adımını atarsın.

Çünkü dostların seni bekliyordur.

Bir dost tarafından açılmış yara çok derindedir, çok keskindir, çok can yakar ama kimse göremez. Nadiren geçer, ama geçmese bile o acıyı o kadar çok seversinki dostuna karşı sevgin bir kat daha artar. Hiçbir şey istemezsin. Dostunla ve onun varlığını her an hatırlatacak yaranla mutlusundur.

Karanlıkta yalnızken bile.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder